Aklanmanın altı yönü hakkında okudunuz. Bunlar aynı gerçeğin farklı yönleridir. Tanrı lütuf ilkesi üzerinden aklar. İnsanın alma aracı ise imandır. Kurtarıcının ödemesi gereken bedel kandı. Aklamada etkin kişi Tanrı’dır ve eylemler bunun bir sonucudur. İman ve eylemlerle ilgili Kutsal Yazılar’ın bu bölümüne yakından bakalım:
Kardeşlerim, bir kimse iyi eylemleri yokken imanı olduğunu söylerse, bu neye yarar? Böylesi bir iman onu kurtarabilir mi?
Bu ayette bizlere anlatılan şey, sadece iman ikrarı dışında başka bir şeyi olmayan biridir. İmanı olduğunu söylüyor fakat yaşamında buna işaret eden hiçbir şey yok. Ayet böyle bir imanın değersiz olduğunu söylüyor. Sadece sözlerden ibaret, başka hiçbir şey yok. Bu adamın yaşamında bir noktada bir değişim görmek gerekir. Hemen olmayabilir ama bu ayette sözü edilen ‘yeniliğin’ kanıtını görmek gerekir: “Bir kimse Mesih'teyse, yeni yaratıktır; eski şeyler geçmiş, her şey yeni olmuştur.” (2.Korintliler 5:17, İncil)
İncil’in bu kısmının esin almış yazarı, sonucunda iyi eylemler üretmeyen imanın kimseyi kurtaramayacağında ısrar ediyor. Katılıyorum.
Bir erkek ya da kız kardeş çıplak ve günlük yiyecekten yoksunken, içinizden biri ona, "Esenlikle git, ısınmanı, doymanı dilerim" der, ama bedenin gereksindiklerini vermezse, bu neye yarar?
Eylemler olmadan sözlerin boş olduğunu görüyoruz. Kişi cömert sözler söyleyebilir fakat bu cömertliğe aslında sahip değildir. Gerçek imana sahip değildir.
Bunun gibi, tek başına eylemsiz iman da ölüdür.
Eylemleri olmayan iman, gerçek iman değildir. Bununla birlikte, İncil’in bu kısmını yazan esin almış yazar iman artı eylemler aracılığıyla kurtulduğumuzu söylemiyor. Böyle bir görüş, bizim yerimize ölümüyle sonsuz kurtuluşumuzu güvence altına alan Kurtarıcı’ya karşı saygısızlık olur. Eğer iman artı eylemlerle kurtulsaydık o zaman iki kurtarıcı olurdu; İsa ve biz. İncil, İsa’nın bir ve tek Kurtarıcı olduğu konusunda oldukça açıktır. Burada yazarın vurguladığı sadece iman sözleriyle kurtulmadığımızdır. Eğer iyi eylemler üretiyorsa gerçek imana sahibiz demektir. Diğer bir deyişle, eylemler kurtuluşumuzun kökü değil, ürünüdür. İyi eylemler Tanrı karşısında doğru bir konuma sahip olmamızın nedeni değildir. Bu konum bu şekilde elde edilemez. İyi eylemler Tanrı karşında doğru bir konuma sahip olmanın sonucudur.
Ama biri şöyle diyebilir: “Senin imanın var, benimse eylemlerim.” Eylemlerin olmadan sen bana imanını göster, ben de sana imanımı eylemlerimle göstereyim.
Gerçek iman ve iyi eylemler birbirinden ayrılamaz. Bu ayetlerin kilit noktası ‘göstermektir’. İmanı eylemlerden ayrı olarak göstermek olanaksızdır.
İsa’ya gerçekten iman eden biri şunu söyler, “Evet, imanın olduğunu söylüyorsun ama bunu gösterecek eylemlerin yok. Ben, imanın iyi eylemlerle dolu bir yaşamla desteklenmesi gerektiğini iddia ediyorum. İyi eylemlerin olmadığı bir yaşamda imanın olduğunu kanıtla bana. Bunu yapamazsın. İman görünmez. Başkalarının imanın olduğunu bilmesinin tek yolu, imanı gösteren yaşam aracılığıyla olur. İmanımı sana eylemlerimle göstereceğim!”
Sen Tanrı'nın bir olduğuna inanıyorsun, iyi ediyorsun. Cinler bile buna inanıyor ve titriyorlar! Ey akılsız adam, eylem olmadan imanın yararsız olduğuna kanıt mı istiyorsun?
İsa’ya gerçekten iman eden kişi bize bir örnek vererek devam ediyor. Tanrı’nın varlığına veya Tanrı’nın bir olduğuna inanmanın yeterli olmadığını söylüyor. Cinler bile buna inanıyor ve Tanrı tarafından bir gün cezalandırılacaklarını düşünerek tirtir titriyorlar. Cinler bir gerçeğe inanıyorlar ama Tanrı’ya teslim olmuyorlar. Bu Kutsal Kitap’a uygun iman değildir. Gerçek adanmışlık değişmiş bir yaşam üretir. Eylemlerin olmadığı iman, sadece gerçek konusunda aklen fikir birliğinde olmaktır.
Görüyorsun, onun imanı eylemleriyle birlikte etkindi; imanı eylemleriyle tamamlandı.
Böylelikle, "İbrahim Tanrı'ya iman etti, böylece aklanmış sayıldı" diyen Kutsal Yazı yerine gelmiş oldu. İbrahim'e de Tanrı'nın dostu dendi.
İsa’ya gerçekten iman eden kişi, gerçek imanla ilgili bir örnek daha veriyor. İbrahim’in yaşamından söz ediyor. İbrahim, eylemleriyle kendisini gösteren imanla aklandı. İmanının ardından eylem geldi. Bu, adı değişmeden önce oldu:
“Bundan sonra RAB bir görümde Avram'a, ‘Korkma, Avram’ diye seslendi, ‘Senin kalkanın benim. Ödülün çok büyük olacak.’
Avram, ‘Ey Egemen RAB, bana ne vereceksin?’ dedi, ‘Çocuk sahibi olamadım. Evim Şamlı Eliezer'e kalacak.
Bana çocuk vermediğin için evimdeki bir uşak mirasçım olacak.’
RAB yine seslendi: ‘O mirasçın olmayacak, öz çocuğun mirasçın olacak.’
Sonra Avram'ı dışarı çıkararak, ‘Göklere bak’ dedi, ‘Yıldızları sayabilir misin? İşte, soyun o kadar çok olacak.’
Avram RAB'be iman etti, RAB bunu ona doğruluk saydı.
Tanrı Avram'a, ‘Bu toprakları sana miras olarak vermek için Kildaniler'in Ur Kenti'nden seni çıkaran RAB benim’ dedi.” (Yaratılış 15:1-7, Eski Antlaşma)