Kutsal Kitap’ta birkaç sayfa çevirdikten sonra tarihte, Tanrı’nın adını değiştirdiği ana geliyoruz:
“‘Seninle yaptığım antlaşma şudur’ dedi, ‘Birçok ulusun babası olacaksın. Artık adın Avram değil, İbrahim olacak. Çünkü seni birçok ulusun babası yapacağım.” (Yaratılış 17:4-5, Eski Antlaşma)
İbrahim’in (Avram) aklandığı ana geri dönelim. “Avram RAB'be iman etti, RAB bunu ona doğruluk saydı.” Yaşamında aklanma nasıl gerçekleşti? Tanrı’ya inandı. Tanrı’nın söylediklerine inandı. İbrahim, inanarak aklandı. Bir şey yaparak değil, sadece inanarak. Diğer bir deyişle imanla aklandı. Bu olay 15. bölümde gerçekleşiyor. 22. bölüme gelene kadar İbrahim’in oğlunu sunmasına gelmiyoruz. İbrahim o zaman eylemleriyle aklanıyor.
“Daha sonra Tanrı İbrahim'i denedi. ‘İbrahim!’ diye seslendi. İbrahim, ‘Buradayım!’ dedi.
Tanrı, ‘İshak'ı, sevdiğin biricik oğlunu al, Moriya bölgesine git’ dedi, ‘Orada sana göstereceğim bir dağda oğlunu yakmalık sunu olarak sun.’
İbrahim sabah erkenden kalktı, eşeğine palan vurdu. Yanına uşaklarından ikisini ve oğlu İshak'ı aldı. Yakmalık sunu için odun yardıktan sonra, Tanrı'nın kendisine belirttiği yere doğru yola çıktı.
Üçüncü gün gideceği yeri uzaktan gördü.
Uşaklarına, ‘Siz burada, eşeğin yanında kalın’ dedi, ‘Tapınmak için oğlumla birlikte oraya gidip döneceğiz.’
Yakmalık sunu için yardığı odunları oğlu İshak'a yükledi.
Ateşi ve bıçağı kendisi aldı. Birlikte giderlerken İshak İbrahim'e, ‘Baba!’ dedi.
İbrahim, ‘Evet, oğlum!’ diye yanıtladı. İshak, ‘Ateşle odun burada, ama yakmalık sunu kuzusu nerede?’ diye sordu.
İbrahim, ‘Oğlum, yakmalık sunu için kuzuyu Tanrı kendisi sağlayacak’ dedi. İkisi birlikte yürümeye devam ettiler.
Tanrı'nın kendisine belirttiği yere varınca İbrahim bir sunak yaptı, üzerine odun dizdi. Oğlu İshak'ı bağlayıp sunaktaki odunların üzerine yatırdı.
Onu boğazlamak için uzanıp bıçağı aldı. Ama RAB'bin meleği göklerden, ‘İbrahim, İbrahim!’ diye seslendi. İbrahim, ‘İşte buradayım!’ diye karşılık verdi.
Melek, ‘Çocuğa dokunma’ dedi, ‘Ona hiçbir şey yapma. Şimdi Tanrı'dan korktuğunu anladım, biricik oğlunu benden esirgemedin.’
İbrahim çevresine bakınca, boynuzları sık çalılara takılmış bir koç gördü. Gidip koçu getirdi. Oğlunun yerine onu yakmalık sunu olarak sundu.
Oraya ‘RAB sağlar’ adını verdi. ‘RAB'bin dağında sağlanacaktır’ sözü bu yüzden bugün de söyleniyor.” (Yaratılış 22:1-14, Eski Antlaşma)
NOT: Bu diziyi bitirdiğinizde Kurbanın Üzerindeki Sır Perdelerinin Kaldırılması adlı yazıyı okumanızı öneririm. Bu ayetler, Aden Bahçesi’nden başlayarak sonsuzluğa doğru ilerlediğimiz bir çalışmanın bir parçası olarak ele alınıyor. Kutsal Yazılar’da yolculuğumuzda ilerledikçe konunun üzerinde ki perde giderek kalkıyor. Bu web sitesindeki en önemli yazılardan biridir. Yakında bu yazıda sizinle görüşmeyi umut ediyorum.
İbrahim ve oğluyla ilgili bu ayetlerde İbrahim’in eylemleriyle aklandığını görüyoruz. Fakat hangisi önce oldu? İmanla aklanma mı yoksa eylemleriyle aklanma mı? İbrahim Tanrı’ya iman ettiği anda, Tanrı’nın gözünde aklanmıştır. “Avram RAB'be iman etti, RAB bunu ona doğruluk saydı.” Fakat yedi bölüm sonra Tanrı İbrahim’in imanını sınadı. İbrahim imanının gerçek iman olduğunu gösterdi. Oğlunu sunmaya razı olmakla bunu yaptı. İtaati, imanının sadece gerçeği aklında onaylamak olmadığını gösterdi. Yürekten adanmıştı. Gerçekti.
İbrahim’in imanının eylemlerine ilham verdiği açıktır. Söylediğim gibi, gerçek iman ve iyi eylemler birbirinden ayrılamaz. Birincisi ikincisini doğurur ve ikincisi birincisinin kanıtıdır.
Görüyorsunuz, insan yalnız imanla değil, eylemle de aklanır.
Tanrı’nın bu ayetlerde bize ne söylediğini anlamak için dikkatli olmalıyız. İbrahim hakkında öğrendiklerimizden nasıl bir sonuç çıkartabiliriz? İmanlı sadece imanla değil, aynı zamanda eylemlerle aklanır. Fakat bu, imanlının iman artı eylemlerle aklandığı anlamına gelmez. ‘Artı’ sözcüğünü sözcük haznenizden çıkarın. İman artı eylemlerle aklandığımıza inanmak bu ayetlerin öğretişini yanlış anlamaktır. İbrahim Tanrı’ya karşı iman ve insanlara karşı eylemlerle aklanmıştı. Tanrı, İbrahim’i iman ettiği anda akladı. İbrahim, hayatının herhangi bir noktasında ilk iman ettiği andan daha fazla aklanmış olamazdı. Katolik akrabalarım ve arkadaşlarım bunu anlamıyorlar fakat sizin söylediklerimi anladığınızı umuyorum. ‘Bana imanının gerçek olduğunu göster’ dememiz son derece uygundur. Bunun tek yolu iyi eylemlerdir.
Bazı kişiler, Tanrı karşısında doğru bir konuma sahip olmanın kısmen iyi eylemler aracılığıyla olduğunu öğretmek için İncil’deki bu on dört ayeti kullanırlar. İyi eylemler derken, hayır kurumlarına bağış yapmayı, borçlarımızı ödemeyi, doğruyu söylemeyi, rahibinizin ön gördüğü erdem kazandıran eylemleri gerçekleştirmeyi ve Katolik Kilisesi’nin gerekli törenlerine katılmayı kast ediyorlar. Katolikler, cenneti hak edebilmemiz için rahip ve papalarımızın yapmamız için bizlere verdiği her şeye teslim olmamız için bu ayetleri kullanıyorlar. Lütuf hak edilir mi? Bu, kendi içinde bir çelişki değil midir? Lütuf karşılıksızdır! Kazanılmaz veya hak edilmez. “Eğer bu, lütufla olmuşsa, iyi işlerle olmamış demektir. Yoksa lütuf artık lütuf olmaktan çıkar!” (Romalılar 11:6, İncil)