headerLogo2b-18pt-myriadpro

Dört Olağanüstü Ayet

31 image8377 watermelon fruit creation 45“Karpuz çekirdeğinin gücünü gördüm. Kendi ağırlığının 200.000 katını topraktan ve kendi içinden çekme gücü var. Bu materyali nasıl aldığını, renklerinden içinde sanatın hayal gücünün ötesinde bir dış yüzeyi nasıl oluşturduğunu ve sonra içinde beyaz kenarı ve ortasındaki kırmızı kor ve her biri yine kendi ağırlığının 200.000 katını çıkarma gücüne sahip çok sayıda siyah çekirdeği nasıl oluşturduğunu bana açıkladığınızda - bana karpuzların gizemini açıkladığınızda, Tanrı gizemini açıklamamı da isteyebilirsiniz.” (William Jennings Bryan)

Tüm gizemler içinde en büyüğü olan bu gizemle -karpuz değil, Tanrı’nın doğası- bir sonraki bölümde devam edeceğiz.

3. GERÇEK - Söz Tanrı’dır. İsa hakkında, birinci ayetin son kısmında bulunan üçüncü muazzam gerçek budur. “Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı.” Tanrı’dan daha önemsiz bir varlık değildir. Ayet, “Başlangıçta Tanrı sözü yarattı” demiyor, “Başlangıçta Söz vardı” diyor. Her şey, her şeyi yaratan ve kendisi yaratılmamış olan Söz’ün üzerinde temellenmiştir. Söz’ün başlangıcı yoktu. Ama bu önemli ayetlerde daha da fazlası var: Söz kişisel olarak ayrıydı. Söz, Tanrı’yla birlikteydi. Öte yandan, ayrı bir doğası yoktu. Tanrı’ydı. Aynı öze sahipti.

Bu ayette, Söz’ün sonsuz varoluşu, ilahi kişiliği ve doğası ifade edilmektedir. 32 life will my dream come true 45Ezelden beri Baba Tanrı ve (burada adı geçmese de) Kutsal Ruh Tanrı ise mükemmel paydaşlığa sahip olarak vardı. Üçlü Birliğin gizemi burada yatmaktadır. Doğası açısından Tanrı şöyle resmedilebilir: 1 x 1 x 1=1. Ama şunu öneriyorum. Zamanımızı Tanrı’yı bir tabloyla açıklamak veya formüllere indirgemekle harcamayalım. İşe yaramayacak. Tanrı’ya bu şekilde yaklaştığımızda yüreğimizi hayrete düşmekten mahrum etmiş oluruz. Yüreklerimizin hayrete düşmesine çok az zaman ayırdığımıza inanıyorum. “Var mı senin gibisi ilahlar arasında, ya RAB? Senin gibi kutsallıkta görkemli, heybetiyle övgüye değer, harikalar yaratan var mı?” (Mısır’dan Çıkış 15:11, Eski Antlaşma)

Vay canına! Söz Tanrı; dünyaya gelmeyi ve bizimki gibi insan bedeniyle kaplanmış canımız gibi, O da bir bedene bürünmeyi seçti. Beden almanın en dikkat çekici yanı nedir? Sadece sonsuzluğun yerine takvimi koymuş olması değil. Sadece zaman içinde yaşamayı seçmesi değil; kuşkusuz bu da dikkate değer bir değişim. Ne olduğunu biliyor musunuz? Bu soruya verilen en kapsamlı yanıt için lütfen, Kurbanın Üzerindeki Sır Perdelerinin Kaldırılması adlı yazıyı okuyun. Bu yazıyı okumak için zamanınız olana dek şu cevabı dikkate alın:

Kutsal Yazılar Tanrı’nın yıllarının araştırılamaz olduğunu söyler. “Evet, Tanrı öyle büyüktür ki, O'nu anlayamayız, varlığının süresi hesaplanamaz.” (Eyüp 36:26, Eski Antlaşma). Güney Norveç’in kayalık kıyısına ilk dalganın ne zaman çarptığı anı veya uzayda ilk yıldızın patlamasını araştırıyor olabiliriz ama Tanrı’nın Tanrı olduğu ilk anı hiçbir zaman bulamayacağız, öyle değil mi? Aynı şekilde, Söz’ün Tanrı olmadığı hiçbir an yoktu. Ezeli ve ebedi olduğu için hiç olmamış değildir. Tanrı zamanla sınırlı değildir.

33 clock time is tight 45Ama İsa dünyaya geldiğinde, her şey değişti. Daha önce cennette hiç duymadığı bir ifade duydu: ‘Zamanın doldu.’ Çocukken, zamanı dolduğu için Tapınağın avlu kısmından çıkması gereken bir olay olmuştu. Nitekim, fazlasıyla uzun kaldı orada! “İsa on iki yaşına gelince, bayram geleneğine uyarak yine gittiler. Bayramdan sonra eve dönerlerken küçük İsa Yeruşalim'de kaldı. Bunu farketmeyen annesiyle babası, çocuğun yol arkadaşlarıyla birlikte olduğunu sanarak bir günlük yol gittiler. Sonra O'nu akrabalar ve dostlar arasında aramaya başladılar. Bulamayınca O'nu araya araya Yeruşalim'e döndüler. Üç gün sonra O'nu tapınakta buldular. Din öğretmenleri arasında oturmuş, onları dinliyor, sorular soruyordu. O'nu dinleyen herkes, zekasına ve verdiği yanıtlara hayran kalıyordu.” (Luka 2:42-47, İncil)

İnsan olarak, zamanı dolduğu için Nasıra’daki evinden ayrılması gerekti. Kurtarıcı olarak, ölme zamanı ve daha önce cennette anlaştıkları süre boyunca ölü kalması gerekti. Zamanı dolmuştu. Otuz üç yıl boyunca zaman ölçütleri içinde yaşamayı seçti. Zamanın dışında sürekli var olmuş birisi için ne büyük değişim!

Bu kesinlikle kayda değer ama daha da dikkate değer bir şey var. Beden alma hazinesindeki en parlak mücevheri görmek ister misiniz? Bedende yaşamasının kendi gerçeği olduğunu düşünebilirsiniz. Bir an sınırsız ilahi bir Ruh’tu. Sonra, bir anda, etten kemikten bir bedene kavuşmuştu. Düşünün bir kere. O an nasıl bir andı? Bilmiyorum ama karşısında hayrete düşüyorum!

“Egemenlik sürsün denizden denize, Fırat'tan yeryüzünün ucuna dek!” (Mezmur 72:8, Eski Antlaşma). Bizim “Tanrı nerede?” diye sormamız, bir balığın “Su nerede?” diye sorması, ya da bir kuşun ‘hava nerede?’ diye sorması gibi bir şeydir. Tanrı her yerdedir! Tanrı zamana girip insan olduğunda, sınırsız olan sınırlandı. Bedende hapsoldu. Yorulma eğilimine sahip kaslar ve göz kapaklarıyla kısıtlanmıştı. Otuz yıldan fazla bir süre boyunca, bir zamanlar sınırsız olan erişimi, bir kol boyuyla sınırlanmış, hızı insan ayaklarının hızıyla dizginlenmişti. Onun yerinde olsaydım, ayaklarım ne zaman ağrısa kendimi anında bir sonraki kente taşımayı düşünürdüm. Ya da yağmurdan dolayı kemiklerim ağrıdığında belki de havayı değiştirmek isterdim. Ama, eğer beden almış ilahi Söz olsaydım, şu an düşündüğüm gibi düşünmezdim. Tanrı diyor ki,

“Çünkü gökler nasıl yeryüzünden yüksekse, yollarım da sizin yollarınızdan, düşüncelerim düşüncelerinizden yüksektir.” (Yeşaya 55:9, Eski Antlaşma)