headerLogo2b-18pt-myriadpro

Dört Olağanüstü Ayet

22 image12320 dream daydream 45İsa’nın verdiği esenlik vicdanın sesini ve paniklerini dindirir. Tüm günahlarımız sonsuza dek bağışlandığında ortaya çıkan budur. “Ama bir zamanlar uzak olan sizler, şimdi Mesih İsa'da Mesih'in kanı sayesinde yakın kılındınız. Çünkü Mesih'in kendisi barışımızdır.” (Efesliler 2:13-14, İncil). Bu esenliğe sahip olanlar Tanrı’yla sonsuza dek barışmış oldukları için bu esenlik ölüm saatinde de var olacaktır.

Yazının bu kısmında Tanrı’nın Eski Antlaşma’da, gelecek olan Mesih ve Kurtarıcı’nın ilahi olacağı hakkındaki bildirilerine bakıyoruz. Birinci bildiride, bu ilahi Olan’a verilen ünvanları ele aldık. Geriye kalan ünvanlarla ilgili tek bir yorum yapacağım - Güçlü Tanrı ve Ebedi Baba. Bu ünvanlar hakkında peygamberlik edilenin ilahi niteliğine atıfta bulundukları kesindir. Bunun farkında olduğunuzdan eminim. Bunlar ölümlü insanlara verilen türde isimler değildir. İsa Tanrı mı? Tanrı olduğu açık.

2. BİLDİRİ:

“Bundan ötürü Rab'bin kendisi size bir belirti verecek: İşte, kız gebe kalıp bir oğul doğuracak; adını İmmanuel koyacak.” (Yeşaya 7:14, Eski Antlaşma)

Tanrı, dünyadaki ilahi görünümüne bizleri hazırlamak için zaman ayırdı mı? Evet, ayırdı. İncil’in birinci ayetinin yazılmasını esinlemeden çok önce buna başladı. İnsanlığa gelecek olan Mesih ve Kurtarıcı’nın Tanrı olacağını açık seçik bir şekilde ilan etmek için Eski Antlaşma’yı kullandı. Birinci bildirisini ele aldık.

23 daryl who is jesus 45Hıristiyanlık’ın başından beri İsa ilahi olarak görülmüştür. Yeni Antlaşma’da İsa’dan Tanrı olarak en azından yedi kez ve ilahi bir ünvan olan Rab ünvanıyla pek çok kez söz edilir. Hıristiyan kilisesine ait en eski belgeler İsa’ya ilahi bir konum atfeder. Fakat ilahi oluşunun duyurulması sadece Hıristiyanlık çağında başlamamıştır. İsa’nın doğumundan yüzlerce yıl önce Eski Antlaşma’da başlamıştır. Eski Antlaşma’nın tüm akışı, birinci bildiride gördüğümüz ve şimdi ikinci bildiride göreceğimiz gibi Tanrı’nın dünyaya gelişini gerektirir:

“Bundan ötürü Rab'bin kendisi size bir belirti verecek: İşte, kız gebe kalıp bir oğul doğuracak; adını İmmanuel koyacak.” (Yeşaya 7:14, Eski Antlaşma)

Belki ‘İmmanuel’ kelimesinin anlamını açıklayan bir notun bulunduğu bir Türkçe Kutsal Kitabınız vardır. Eğer yoksa, bu kelimenin Yeni Antlaşma’da nerede tanımlandığına bakalım:

“İsa Mesih'in doğumu şöyle oldu: Annesi Meryem, Yusuf'la nişanlıydı. Ama birlikte olmalarından önce Meryem'in Kutsal Ruh'tan gebe olduğu anlaşıldı. Nişanlısı Yusuf, doğru bir adam olduğu ve onu herkesin önünde utandırmak istemediği için ondan sessizce ayrılmak niyetindeydi. Ama böyle düşünmesi üzerine Rab'bin bir meleği rüyada ona görünerek şöyle dedi: "Davut oğlu Yusuf, Meryem'i kendine eş olarak almaktan korkma. Çünkü onun rahminde oluşan, Kutsal Ruh'tandır. Meryem bir oğul doğuracak. Adını İsa koyacaksın. Çünkü halkını günahlarından O kurtaracak."
 24 image12322 cool text immanuel green text 2 45Bütün bunlar, Rab'bin peygamber aracılığıyla bildirdiği şu söz yerine gelsin diye oldu: "İşte, kız gebe kalıp bir oğul doğuracak; adını İmmanuel koyacaklar." İmmanuel, Tanrı bizimle demektir.
Yusuf uyanınca Rab'bin meleğinin buyruğuna uydu ve Meryem'i eş olarak yanına aldı. Ama oğlunu doğuruncaya dek Yusuf ona dokunmadı. Doğan çocuğun adını İsa koydu.” (Matta 1:18-25, İncil)

Yeşaya peygamberin bu antik peygamberliğinde İsa’nın, başka hiçbir insanın hiçbir zaman sahip olmadığı bir biçimde, iki ayrı doğaya sahip olduğunu görüyoruz. Bir doğası insan. O doğdu. Diğer doğası ilahi. Baktığımız birinci peygamberlikte İsa’ya ‘Güçlü Tanrı’ ve ‘Ebedi Baba’ dendiğini gördük. İsa hem tamamıyla insan, hem de tamamıyla Tanrı’ydı.

Umarım, İsa’nın ikili doğası konusunda Kutsal Kitap’ın ne demek istediğini anlamaya başlıyorsunuz.

HAYAL EDEN TANRI

Büyük masada oturan Yazar büyük kitabı açar. Kitabın içi boştur. Söz var olmadığı için kitapta söz yoktur. Söz yoktur çünkü söze gerek yoktur. Sözleri duyacak kulaklar, görecek gözler yoktur. Yazar yalnızdır.

Böylece büyük kalemi alır ve yazmaya başlar. Bir sanatçının renklerini topladığı ve oyma sanatçısının araçlarını topladığı gibi, Yazar da sözlerini toplar. Üç tane var. Üç kelime. Bu üç sözden milyonlarca düşünce çıkacak. Ama hikaye bu üç sözcük çevresinde gelişecek.

Tüy kalemi alıp birinci sözcüğü yazar. Z-a-m-a-n. O yazana kadar zaman diye bir şey yoktu. Kendisi zamandan bağımsızdır ama bu hikaye zaman içinde yer alacak. Hikayede, güneşin ilk defa doğuşu, kumların ilk defa kayması, ilk gülüş, her şeyin var olduğu ilk sefer olacak. Başlangıç... ve son. Son bölüm mü? Evet, yazmadan önce neler olacağını biliyor.

Zaman. Sonsuzluk için sadece bir adım. Birinin mezar taşında yazan doğum tarihi ve ölüm tarihi arasındaki kısa çizgi. Uzun bir ömre sahip olmalarına izin verilenler için bile kısa bir süre.

Yavaş yavaş ve şefkatli bir şekilde Yazar ikinci kelimeyi yazıyor. Bir isim. A-d-e-m. Yazarken, bu birinci kişiyi, ilk insanı görüyor. Sonra da diğerlerini. Bin çağda, bin farklı yerde, Yazar hepsini görüyor. Her Adem, her çocuk. Yazar onları hemen sevdi. Sevgisi kalıcıydı. Sonsuzdu.

Onlar da, O’nun onları sevdiği yoğunlukla O’nu sevecek miydi?