Söz’ün insan olmasının en kayda değer yönü ne? Dünyada dikenli taç için cennetteki tacını bırakanla ilgili en olağanüstü şey ne? Günahsızlığını sizin günahlılığınızla değiştirmesi mi? Evet, beden almanın en dikkat çeken yönü bu. Bunu sizin için yaptı!!
Tek gerçek Tanrımız’a tapınmak, huzurunda bereket almak ve sonsuzluğu cennette geçirme davetini kabul etmek için O’nun üçlü birlik doğasını tam olarak anlamanıza gerek yok. Biraz üzerinde düşünün. Güneşten yararlanmak için güneş hakkında ne kadar bilgi sahibi olmamız gerekir? Çekirdeğindeki ısının derecesini bilmemize gerek var mı? Sürekli gerçekleşmekte olan devasa nükleer patlamalar sırasında protonların nasıl eriyip birbiriyle kaynaştığını bilmemize gerek var mı? Hayır, bunları bilmek ilginç olabilir ama bilmemiz gereken bir şey değil. Güneşten yararlanmak ve kemiklerimi güçlendirmesi için günlük D vitamini dozumu almam için bunların hepsini bilmeme gerek yok. Eşimin de bahçemizde tomurcuk açan çiçeklerimiz üzerindeki güneşin etkisini izlemek için bu kadar ayrıntılı bilgilere sahip olmasına gerek yok.
Üçlü Birliği açıklamak mı? Açıklamaya başlayamayız bile. Ancak Kutsal Yazılar’da açıklanan gizemlerden biri olarak kabul edebiliriz. Üçlü birliğe sahip bir varlık olan Tanrı’nın aklımızı karıştırmasına şaşırmamalıyız. Yaratıcımız’ın doğasını anlayabilseydik, işte bunun bizleri şaşırtması gerekirdi. O’nu anlayabilseydik, önemsiz, ikinci sınıf bir tanrı olurdu, tüm gerçekliğin anlaşılamaz Kaynağı olmazdı.
İsa hakkında bilmemiz gereken şey ayetlerimizde, esin almış yazarın ‘Tanrı’ sözünü aşağı bir anlamda kullanmayı amaçlamamasıdır. “…ve Söz Tanrı'ydı.” Ayette, “Söz bir tanrıydı’” veya “Söz Tanrı gibiydi” demiyor. Söz’ün Tanrı olduğunu söylüyor. Söz yaratılıştan önce var olduğu için yaratılmış bir varlık değildi. Sonsuzdur. Tanrı’yla aynı özelliklere sahip, aynı işleri yapıyor ve Tanrı’nın layık olduğu onura layık. Onurla ilgili kısmın altını çizin. Tanrı’ya duyulması gereken saygı, Söz’e (İsa’ya) de duyulmalıdır. İsa’yı ne kadar onurlandırmalıyız? Bunun sınırı yok. Şu andan itibaren İsa’yı düşündüğünüzde, O’nu sınırsız bir şekilde övmeniz ve sınırsız saygı göstermeniz gerektiğini düşünün. Ben de aynısını yapacağım.
Saygı konusunda son bir düşünce daha. İsa’nın Musa’dan daha fazla yüceliği almaya layık olduğunu biliyoruz. “Evi yapan nasıl evden daha çok saygı görürse, İsa da Musa'dan daha büyük yüceliğe layık sayıldı.” (İbraniler 3: 3, İncil). Ayetin esin almış yazarı ne diyor? Evi yapan eve göre nasılsa, İsa da Musa’ya göre öyledir. Diğer bir deyişle, Musa yaratılışın (‘evin’) bir parçası, ama İsa ‘evin yapıcısıdır.’ Yaratılıştan sorumlu olan İsa’dır. Bu ayetlerde, İsa’yı, yaratılışın ‘yapıcısına’- Tanrı- yücelik vereceğimiz gibi yücelik vermemiz söyleniyor.
Bu ayette Musa’dan bahsedilen yerde, ‘saygı’yla yakından bağlantılı başka bir terimden söz ediliyor: ‘Yücelik.’ “Evi yapan nasıl evden daha çok saygı görürse, İsa da Musa'dan daha büyük yüceliğe layık sayıldı.” Kutsal Kitap’ta yücelik sözcüğünün birbiriyle ilişkili iki anlamı vardır. Tanrı’nın bir özelliğidir; Tanrı’nın güzel, parlak doğasını kast eder- Tanrı’nın varlığını insanlara gösterdiğinde içinde göründüğü parlak, çevresini aydınlatan ışığı. Yücelik, Tanrı’nın göz kamaştırıcı (sadece parlak ışık değil, doğasının her yönü) doğasına övgü ve hayranlıkla karşılık vermektir. Bu anlamda ‘yücelik’ saygıyla eşanlamlıdır. O halde Tanrı’ya verilmesi gereken uygun karşılıklardan biri O’nu yüceltmektir. “Bu nedenle, Mesih sizi kabul ettiği gibi, Tanrı'nın yüceliği için birbirinizi kabul edin.” (Romalılar 15:7, İncil)
Tanrı’ya layık olduğu yüceliği vermeyi düşündüğümüzde doğal olarak tapınmayı düşünürüz. Kutsal Kitap bizlere İsa Mesih’e tapınmayı öğretir mi? Bu soru, bu web sitesinde yanıtlanıyor, öyle değil mi? “Tek bir Rab var, O da İsa Mesih'tir. Her şey O'nun aracılığıyla yaratıldı, biz de O'nun aracılığıyla yaşıyoruz.” (1. Korintliler 8:6, İncil)
İsa’nın dönemindeki din önderleri İsa’dan hoşlanmıyordu. Onu izleyen kalabalıkları kıskanıyorlardı. Ayrıca, İsa bu insanların ikiyüzlülüğünü ortaya çıkarıyordu. Bu din önderlerinden biri bir seferinde İsa’nın, o dönemin kuşkucuları diye bilinen bir grupla tartışmasına kulak misafiri oldu. İsa’nın savının bu denli kuvvetli olmasından etkilenmişti. Bu fırsatı değerlendirip İsa’yı tartışmayla ilgili bir soruyla şaşırtmaya çalıştı. İsa’nın cevabına dikkat edin:
“Onların tartışmalarını dinleyen ve İsa'nın onlara güzel yanıt verdiğini gören bir din bilgini yaklaşıp O'na, "Buyrukların en önemlisi hangisidir?" diye sordu. İsa şöyle karşılık verdi: "En önemlisi şudur: 'Dinle, ey İsrail! Tanrımız Rab tek Rab'dir.” (Markos 12:28-29, İncil)
Diğer uluslar birçok tanrıya tapınıyordu ama tek gerçek Tanrı bölünemezdi. “Tanrımız Rab tek Rab'dir.” İşte bu nedenle İsa bu bildiriyi açıklayabildi. Tanrı, insanın maddi şeyleri daha küçük parçalara ayırabildiği gibi ayrılamayan, ruhsal bir varlıktır. Öte yandan, Tanrı’nın birliği içinde, anlayışımızın ötesinde bir karmaşıklık vardır. Kutsal Kitap çalışmamızın odağı olan bu ayetlerde Tanrı’nın kendisi hakkında açıkladıkları bunlardır. “Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı.” Bu ayette, Söz’ün (İsa) sonsuz varoluşu, ilahi kişiliği ve ilahi doğası ifade edilmektedir.