Tanrı kendisi için ‘Ben Ben'im’ dedi; kendi kendine var olduğunu bu nedenle de başı ve sonu olmadığını söylüyordu. Tüm yaratılmış olanların varlığını ve varoluşunu O sağlamaktadır. Buna Musa da dahildir. İbrahim de. Ancak Tanrı, ‘BEN BEN’İM’ diyebilir.
İsa ne dedi? “İbrahim doğmadan önce ben varım.” ‘Ben vardım’ demedi. “Ben varım,” dedi. ‘Ben varım’ ifadesi geniş zamandır ama geçmiş bir zamanı kast ettiği açıktır. Tanrı için düşünüldüğünde, zamandan bağımsız olarak sürekli varolma anlamı taşır. Bizler zamanı geçmiş, şimdiki ve gelecek zaman olarak ayırıyoruz. Bu ifade Tanrı için düşünüldüğünde, Tanrı’nın varlığını bu şekilde ölçmediği anlamı taşır. İsa da bu şekilde ölçmedi.
Ayetlerdeki soru İsa’nın yaşıyla ilgiliydi. Yahudiler’in itirazı, elli yaşında olmadığı için İbrahim’i görmüş olmasının mümkün olmadığıydı. İsa buna, İbrahim’den önce var olduğunu söyleyerek cevap verdi. İsa’nın elli yaşında olmadığı ve insan olarak İbrahim’den önce var olamayacağı doğru olsa da, İsa’nın buradaki açıklaması başka bir doğayla, İsa’nın ilahi yönüyle ilgilidir. Ayetler, insan olsa da, İbrahim’den önce var olan başka bir doğaya da sahip olduğunu kanıtlıyor. Tanrı’nın Kutsal Kitap’ta İsa hakkında açıkladığı budur. “İsa Mesih dün, bugün ve sonsuza dek aynıdır.” (İbraniler 13:8, İncil)
Dinamik Monarkiyancılık yanlıştır çünkü İsa’nın insani ve ilahi olan iki doğası birbirinden ayrılamaz. İsa’nın kişiliğinin birliği, Mesih’in insanlığı ve tanrılığının karşılıklı olarak birbirine bağlı olduğunu anlamamızı gerektirir. Yani, kişi olarak Mesih, kişisel var oluş için tanrılığına dayanıyordu. Tanrı sadece bir insan içinde mesken kurmamıştı, insan olmuştu. İsa Tanrı Mıdır? Dört Olağanüstü Ayet yazısında üzerinde çalıştığımız, italik olarak işaretlenmiş ayete dikkat edin. Kutsal Kitap’ta İsa’ya verilen birçok isimden biri Söz’dür.
“Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı. Başlangıçta O, Tanrı'yla birlikteydi. Her şey O'nun aracılığıyla var oldu, var olan hiçbir şey O'nsuz olmadı. Yaşam O'ndaydı ve yaşam insanların ışığıydı. Söz, insan olup aramızda yaşadı. O'nun yüceliğini Baba'dan gelen, lütuf ve gerçekle dolu biricik Oğul'un yüceliğini gördük.” (Yuhanna 1:1-4, 14, İncil)
Tanrılık ve insanlık arasında metafiziksel bir birlik vardı. Kutsal Yazılar’a göre İsa doğuştan ilahiydi. İsa’nın Tanrı olmadığı bir zaman yoktu. İlahi olmayan bir İsa var olamazdı. İsa’nın sadece bir insan olduğunu söyleyen kişiler, hiçbir zaman varolmamış birinden söz ediyorlar!
“Onun kökeni öncesizliğe, zamanın başlangıcına dayanır.” (Mika 5:2, Eski Antlaşma)
“Onun yanına giren melek, "Selam, ey Tanrı'nın lütfuna erişen kız! Rab seninledir" dedi. Söylenenlere çok şaşıran Meryem, bu selamın ne anlama gelebileceğini düşünmeye başladı. Ama melek ona, "Korkma Meryem" dedi, "Sen Tanrı'nın lütfuna eriştin. Bak, gebe kalıp bir oğul doğuracak, adını İsa koyacaksın. O büyük olacak, kendisine 'Yüceler Yücesi'nin Oğlu' denecek. Rab Tanrı O'na, atası Davut'un tahtını verecek. O da sonsuza dek Yakup'un soyu üzerinde egemenlik sürecek, egemenliğinin sonu gelmeyecektir."
Meryem meleğe, "Bu nasıl olur? Ben erkeğe varmadım ki" dedi.
Melek ona şöyle yanıt verdi: "Kutsal Ruh senin üzerine gelecek, Yüceler Yücesi'nin gücü sana gölge salacak. Bunun için doğacak olana kutsal, Tanrı Oğlu denecek.” (Luka 1:28-35, İncil)
Ebiyonizm
Ebiyonizm aynı kolu izler çünkü İsa Mesih’le ilgili görüşleri Dinamik Monarkiyancılıkla neredeyse aynıdır. İsa’yla ilgili görüşü, İsa’nın insanların örnek alacağı ahlaki bir örnek olduğundan öteye geçmez. Kutsal Yazılar’ın öğrettiği gibi bizim adımıza kurtuluşu gerçekleştiren günahsız Tanrı-insan değildir.
Dosetizm
Dosetizm İsa’nın insanlığına ilişkin Kutsal Yazılar’daki çok sayıda doğrulamayı açıklayamıyor. İsa bir hologram değildi. Elçi Yuhanna İsa’nın hem görülebildiğini hem de kendisine dokunulabildiğini ileri sürdü. “Yaşam Sözü'yle ilgili olarak başlangıçtan beri var olanı, işittiğimizi, gözlerimizle gördüğümüzü, seyredip ellerimizle dokunduğumuzu duyuruyoruz. Yaşam açıkça göründü, O'nu gördük ve O'na tanıklık ediyoruz. Baba'yla birlikte olup bize görünmüş olan sonsuz Yaşam'ı size duyuruyoruz. Evet, sizin de bizlerle paydaşlığınız olsun diye gördüğümüzü, işittiğimizi size duyuruyoruz.” (1.Yuhanna 1:1-3, İncil)
Kutsal Yazılar aynı zamanda Mesih’in acı çektiğini öğretir. Eski Antlaşma bunu önceden bildirir ve Yeni Antlaşma da doğrular. Örneğin, aşağıda alıntıladığımız, İsa hakkındaki Eski Antlaşma peygamberliği ona ‘acılar adamı’ denileceğini söylüyor. Neden acı çekti? Esas olarak, günahlarımızı yüklenmek ve böylece onu Kurtarıcıları olarak kabul eden herkes için cennetin kapılarını açmak için ödemesi gereken korkunç bedel yüzünden acı çekti.
“İnsanlarca hor görüldü, yapayalnız bırakıldı. Acılar adamıydı, hastalığı yakından tanıdı. İnsanların yüz çevirdiği biri gibi hor görüldü, ona değer vermedik. Aslında hastalıklarımızı o üstlendi. Acılarımızı o yüklendi. Bizse Tanrı tarafından cezalandırıldığını, vurulup ezildiğini sandık. Oysa, bizim isyanlarımız yüzünden onun bedeni deşildi. Bizim suçlarımız yüzünden o eziyet çekti. Esenliğimiz için gerekli olan ceza ona verildi. Bizler onun yaralarıyla şifa bulduk. Hepimiz koyun gibi yoldan sapmıştık. Her birimiz kendi yoluna döndü. Yine de RAB hepimizin cezasını ona yükledi.” (Yeşaya 53:3-6, Eski Antlaşma)