headerLogo2b-18pt-myriadpro

İSA'NIN İKİLİ DOĞASI 3- İsa’nın İlahi Varlığı ve İnsanlığıyla İlgili Çeşitli Düşünce Ekolleri

Ötikiyanizm

18 09 eternity2b your eternity 45Ötikiyanizm ilk kilisenin kabul edilebilir öğretilerinden biri olmaya çok yaklaşmıştı. Mesih’te iki tam, gerçek doğa olduğunu desteklediği için Kutsal Kitap’a uygun bir öğretiş olmaya da çok yakındı. Hatta ikisi arasında metafiziksel bir birlik olduğunu açıklayarak, Nestoryancılığın kurtuluşbilimle ilgili sorunundan da kaçınmış oldular. Bu öğretinin hataya düştüğü nokta, iki doğanın, üçüncü bir madde oluşturacak şekilde birbiriyle karıştığını ileri sürmesidir. Bu üçüncü madde, ilk iki türden de değildi. Bu tür bir karışım, doğaların karışmasını gerektirir ki, böyle bir durumda bireysellik yok edilir. Bu öğretiye inananlar İsa’nın artık Tanrı ve insan olmadığına inanma zorunda kalacaklardır. Eğer bu doğru olsaydı, İsa ne bizimle ne de Tanrı’yla özdeşleşebilirdi. Kendine özgü bir kategoriye girerdi ve Tanrı ve insan arasında bir aracı olmak için uygun biri olmazdı. “O bütün insanların kurtulup gerçeğin bilincine erişmesini ister. Çünkü tek Tanrı ve Tanrı'yla insanlar arasında tek aracı vardır. O da insan olan ve kendisini herkes için fidye olarak sunmuş bulunan Mesih İsa'dır.” (1.Timoteos 2:15, İncil)

Bu öğretiş, aynı zamanda, Mesih’i, Kutsal Ruh tarafından meshedilmiş bir insan olarak hizmet eden biri olarak resmeden pek çok Kutsal Kitap ayetini de göz ardı etmektedir. İsa’nın ilahi doğası, insan doğasını içine almadı ya da buna baskın gelmedi. İsa metafiziksel olarak ve işlevsel olarak bir insandı. Mesih’e ilişkin Ötikiyan anlayış, Mesih’in Kutsal Kitap’ta gerçek insani duyguları ve özellikleri olan gerçek bir insan olarak resmedilmesini gözden kaçırmaktadır.

ÇELİŞKİ OLARAK BEDEN ALMA

Yukarıdaki kısımda alternatif bir yorum olarak sıralanmış olmasa da, bazıları Tanrı’nın beden 19 image12358 cool text contradiction 45alması fikrinin bir çelişki olduğunu ileri sürmüşlerdir. Tanrı ve insanın birbirinden sonsuz farklılığa sahip olan iki varlık olduğunu söyleyen Soren Kierkegaard bu görüşü ortaya atmıştır. Tanrı’nın dünyasıyla insanın dünyası ateş ve buz kadar birbirinden farklıdır.

Hatırlanması gereken, çelişkinin birbirine zıt iki şey arasında olacağıdır- biri diğerinin iddiasını inkar eder. Örneğin, bir insanın ruhsal bir varlık olduğunu söylerken aynı zamanda ruhsal bir varlık olmadığını söylemek çelişkidir. İnsanın bir yönden ruhsal bir varlık olduğunu söylemek ve başka bir anlamda ruhsal olmadığını söylemek çelişkili değildir. İnsanın aynı anda hem ruhsal hem de maddi bir varlık olduğunu doğrulamak da çelişki değildir.

Beden almanın mekaniği hakkında anlamadığımız pek çok şey vardır fakat gizem, çelişki demek değildir. Tanrı’nın varlığı ve insanın varlığı, Kierkegaard’ın ileri sürdüğü gibi tamamıyla birbirinden ayrı değildir. İnsanın Tanrı’nın benzeyişinde yaratıldığı ve bu nedenle Tanrı’ya benzediği unutulmamalıdır. Tanrı, evreni ve içindeki her şeyi yarattığı büyük yaratma eylemi sırasında bunu söyledi.

“Tanrı, ‘İnsanı kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım’ dedi, ‘Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun.’ Tanrı insanı kendi suretinde yarattı. Böylece insan Tanrı suretinde yaratılmış oldu.” (Yaratılış 1:26-27, Eski Antlaşma)

Yozlaşmış doğamızda gerçekten de hor görülebilecek birçok şey olsa da, eğer koşulların hepsini tartarsanız, insan, diğer yaratıklara göre yine de belirli bir bilgelik, adalet ve iyilik anlayışına sahip bir varlıktır. 20 thinker3 45 temp4Bizler Tanrı’yla paydaşlık kurabilecek tek varlığız- O’nun ruhu bizim ruhumuzla bu paydaşlığı kurabilir. Sanki Tanrı’nın dünyadaki kral vekilleri gibi, tüm yaratılış üzerinde egemenlik bizlere verildi. Tanrı’ya benzerliğimiz antromorfolojik değildir çünkü Tanrı’nın bizim gibi kolları, bacakları vs. yoktur! Tanrı ruh olan bir varlıktır. Ama düşünün bir kere. Tanrı’nın benzeyişi insanda görünebiliyorsa, o zaman Tanrı’nın, bir yandan hala tanrılığını koruyup, bir yandan da insan varlığını almasını hayal etmek neden bu denli zor? (4) Tanrılığında metafiziksel bir biçimde insanlıkla İsa Mesih kişisinde nasıl birleşeceği konusunda tam bir anlayışa sahip olmasak da, buna inanmak bir çelişki değildir. Daha çok bir paradokstur, yani, yeterli bir şekilde açıklanamayan görünüşte bir çelişkidir. Yine de, makuldür.

SİSTEMATİK BİÇİMLENDİRME

Kutsal Yazılar, İsa’yı hem insan hem de Tanrı olarak resmetme konusunda son derece nettir. İlahi ve insani olanın rolünü oynuyor. O zamana kadar birbirinden dünyalar kadar uzak olan, iki farklı aktör gerektiren ve iki farklı sahne gerektiren, iki roldür. (5) Ne var ki, İsa’da, sonsuz Ruh, Tanrı Oğlu olmak için ölümlü insanla birleşti. Bu iki doğa birbirini dışlayan iki doğa gibi görünüyor. Tanrılık, bilgi, güç ve varlık açısından ezeli ve ebedidir. İnsanlık ise, bilgi, güç ve varlık açısından kısıtlıdır. Tanrı ve insanın birbirinden ayrı bu iki dünyası nasıl tek bir varlıkta bir araya gelebilir? Kristolojinin cevap vermeye çalıştığı soru budur.

Kutsal Kitap, Mesih’in tanrılığı ve insanlığı arasında bir ilişki olduğunu sonucunu çıkarır. Bundan daha önce de söz etmiştim. Buna İsa’nın kişiliğinde birlik denir. Öte yandan, Kutsal Yazılar’da hiçbir ayet bunun nasıl işlediğini açıklamak için yazılmamıştır. Yeni Antlaşma yazarları sadece bunun gerçek olduğunu doğrulamıştır. O halde bizim yapmamız gereken İsa’nın kendi kimliği hakkında söylediklerini titiz bir şekilde incelemektir. Kendisini nasıl görüyordu? İsa’nın ikili doğası hakkında Yeni Antlaşma’nın esin almış yazarlarının sözlerine de bakmalıyız. İsa’nın iki doğasının birbiriyle ilişkisini anlamanın başka bir yolu yoktur.