Umarım, Katolik sevdiklerim gibi, Tanrı karşısında, kendi iyi işlerinize dayanarak iyi bir konuma sahip olma uğraşı içinde değilsinizdir. Umarım, yaşamınızın sonunda Tanrı’nın kontrol edeceği ve gördüklerinden memnun olacağı bir hesap görmesini umut ederek, her gün, ilahi bir hesaba küçük küçük ödemeler yapmıyorsunuzdur. Kutsal Yazılar’ın bu ayetlerini okuyun ve Tanrı karşısında ki durumunuz hakkında öğrenecek bir şey olup olmadığına bakın. Tanrı, sizinle nasıl ilişki kurmayı seçti? Hangi üç gerçek dikkatinizi çekiyor? Sizin için öne çıkan bir söz veya ifade var mı?
“Bu nedenle Yasa'nın gereklerini yapmakla hiç kimse Tanrı katında aklanmayacaktır. Çünkü Yasa sayesinde günahın bilincine varılır. Ama şimdi Yasa'dan bağımsız olarak Tanrı'nın insanı nasıl aklayacağı açıklandı. Yasa ve peygamberler buna tanıklık ediyor. Tanrı insanları İsa Mesih'e olan imanlarıyla aklar. Bunu, iman eden herkes için yapar. Hiç ayrım yoktur. Çünkü herkes günah işledi ve Tanrı'nın yüceliğinden yoksun kaldı.
İnsanlar İsa Mesih'te olan kurtuluşla, Tanrı'nın lütfuyla, karşılıksız olarak aklanırlar. Tanrı Mesih'i, kanıyla günahları bağışlatan ve imanla benimsenen kurban olarak sundu. Böylece adaletini gösterdi. Çünkü sabredip daha önce işlenmiş günahları cezasız bıraktı. Bunu, adil kalmak ve İsa'ya iman edeni aklamak için şimdiki zamanda kendi adaletini göstermek amacıyla yaptı. Öyleyse neyle övünebiliriz? Hiçbir şeyle! Hangi ilkeye dayanarak? Yasa'yı yerine getirme ilkesine mi? Hayır, iman ilkesine. Çünkü insanın, Yasa'nın gereklerini yaparak değil, iman ederek aklandığı kanısındayız.” (Romalılar 3:20-28, İncil)
Beni Etkileyen Neydi?
(1) Tanrı’nın bizlerden sahip olmadığımız bir doğruluk düzeyi beklediğini görüyorum. Bu doğruluk düzeyine sahip olmamız için doğruluğu Tanrı’nın sağlaması gerekir. Bu gerçek basit olduğu kadar derindir. Bu doğruluğa sahip olmanın başka bir yolu yoktur. Yaptığımız herhangi bir şeyle doğru olabileceğimizi düşünürsek, kendimizi kandırmış oluruz. Tanrı, başka türlü sahip olamayacağımız bir doğruluğu sağlayarak, günahla ilgili sorunumuzu çözdü. Hak etmiyoruz. Bu doğruluğu sağlayamayız. Ne var ki, bu doğruluğa sahip olmalıyız yoksa suçlu bulunup Tanrı’nın huzurundan sonsuza dek atılacağız.
(2) Bu bölümde, Tanrı’nın İsa’nın sizi savunmak için konuşma hakkına sahip olduğunu göstermekte kullandığı ayete benzer bir ayet var.
Mahkemedeki Ayet: “...içimizden biri günah işlerse, adil olan İsa Mesih bizi Baba'nın önünde savunur. O günahlarımızı, yalnız bizim günahlarımızı değil, bütün dünyanın günahlarını da bağışlatan kurbandır.” (1.Yuhanna 2:1-2, İncil)
Bu Bölümdeki Ayet: “Tanrı Mesih'i, kanıyla günahları bağışlatan ve imanla benimsenen kurban olarak sundu. Böylece adaletini gösterdi.” (Romalılar 3:25-26, İncil)
İsa’nın yaptığı, sadece karar vermek konusunda değil, kişisel olarak suçlarımızı üzerine alarak, suçlarımızın cezasını çekerek eşsiz bir ‘vekalet’ kullanmaktı. Savunma avukatınız olmak için yerini terk eden bir yargıcı düşünün. Sizin için suçu kabul ediyor ve sizin yerinize hapse gidiyor! Hapse atılıyor ve sonra ölüm cezasını çekiyor! Kurtarıcımız bunu yaptı. Mahkeme salonuna girdi ve kendisini feda ederek, çıkmazı bizim lehimize olacak bir şekilde çözdü. Kendisini feda ederek! Kendisini Feda Ederek!
Sadece beraat etmeye değil, yargıçlardan oluşan kurulun sizi yeni bir şekilde görmesine ihtiyacınız vardı. Kutsal Kitap’ta aklanmayla ilgili öğretişi anlamak kolay mı? Evet. Kabul etmek? Muhtemelen değil. Daha önce size kimse lütufkar, seven ve adil olan bir Tanrı’dan söz etmedi. Lütfen bu sözlerin altını çizin: Lütufkar, seven ve adil. Şimdi okuyacağınız birkaç paragraf, belki de yazıdaki en önemli paragraflar, bu nedenle televizyonunuzu kapatırsanız veya İnternet Kafe’deki arkadaşlarınızın şakalarına ara vermelerini isterseniz çok iyi olur. Bu gerçeği kaçırırsanız, Hıristiyan inancının harikasını ve Hıristiyan inancıyla Katolik inancı arasındaki en temel farklardan birini kaçıracaksınız.
Şaşırtıcı bir şekilde, o öğleden sonra mahkeme salonundan, aftan daha fazlasıyla ayrıldınız çünkü aftan daha fazlasına ihtiyacınız vardı. Yargıçlar kurulunun sizi farklı bir şekilde görmesine ihtiyacınız vardı. İlahi Kutsallığın yüzüne baktığınızı hayal edin. İlahi Adaletin gözlerine baktığınızda nasıl da titreyeceğinizi hayal edin. Aynı şekilde, ilahi Doğrulukla karşılaşmanızda da böyle olur. Dürüstlüğünüz ve paklığınız, kendiniz dışında kimsenin bilmemesini istediğiniz eylemlerle lekelenmişken, Dürüstlük ve Paklıkla göz göze geldiğinizi ve birbirinize bakmaya devam ettiğinizi hayal edin. Daha önce tamamıyla giyinik olduğunuz halde kendinizi çıplak hissettiyseniz, bu beş yargıcın bakışları altında da böyle hissederdiniz.
İsa sizin adınıza konuştuktan sonra yargıçların kaşlarını kaldırmalarını ve size tekrar bakmalarını görebilmek için keşke orada olsaydım. Diğer yargıçlar arasında heyecanlı konuşmalar devam ederken, bakın 2 ve 3 numaralı koltuklarda oturan yargıçlar arasında nasıl bir konuşma geçti:
2.Yargıç (Kutsallık): “Gözlerim beni yanıltıyor mu? Sanığa tekrar baktım ve tek gördüğüm varlığının derinliklerinin kutsallık olduğu. Bütün evrende pak ve kutsal olan tek varlık Tanrı, o halde, bu adamda gördüğüm Tanrı’nın kutsallığı olmalı. Bir dakika önce bu kutsallığa sahip değildi. Şimdi ise sonsuza dek ona ait. Biri bana neler olduğunu açıklasın!”
3.Yargıç (Doğruluk): “Ben de aynı şeyi merak ediyordum. Mahkeme sırasında karşımda gördüğüm tek şey, doğru olmayan, yasaları çiğneyen birsiydi. Yüreğinin işlerini inceledikçe şu gerçeği anladım: “...doğrulukla fesadın ne ortaklığı, ışıkla karanlığın ne paydaşlığı olabilir?” (2.Korintliler 6:14, İncil). Bu adam bağışlanmış olabilir ama Tanrı’yla ortak olan hiçbir tarafı yoktu. Ödün vermediği dürüstlük ve adalet ilkelerine ne oldu? Yaşamını incelediğimde, aldatma, sahtekarlık, yalan ve sadakatsizlik görüyordum. Liste, uzun ve çirkindi.
Sonra tekrar baktığımda, Tanrı’nın doğruluğuyla örtüldüğünü gördüm. Kendinin yaptığı bir şey olmadığını kesin olarak biliyorum. Bir santimetre bile kımıldamadı. Parmağını bile kaldırmadı. İyi bir şey yapmadı. Anahtarlığını çevirip masanın üzerinde endişeli bir şekilde parmaklarını oynatıp durdu mu? Evet, yaptı ama bu ‘sevap’ kategorisine girmiyor. Hesabına ilahi doğruluğu kayettirecek ne yaptı?”