(2) Katolik Kilisesi’nin Meryem hakkında söylediklerini örnek olarak alın. Katolik Kilisesi’nin Meryem’i, Kutsal Kitap’ın Meryem’i değildir. Katolik Kilisesi’nin Katolikler’e ‘resmen’ Meryem’e tapınmayı öğretmediğinin farkındayım. Onu onurlandırmayı ve ona saygı duymamızı söylüyor. Fakat, gözlemlerimize göre birçok Katoliğin Meryem’e tapındığı açıktır. Katolik Kilisesi’nin kendisine atfettiği pekçok görkemli ünvan dikkate alındığında ona dua eden Katolik’lerin aynı zamanda kendisine tapınmaması mümkün mü? Bu mantıklı değildir.
- Tanrı Meryem’e ‘Cennet ve yerin Kraliçesi’ olarak taçlandırdı. (966)
- Meryem, lütfun aracısıdır. (968-971, 975, 2673-2682)
- Meryem ‘insan ırkının Annesi’ ve ‘Kilisenin Annesi’dir. (963)
- Meryem Her Yönüyle Kutsal Olandır. (2677)
- Ölen Katolikler kendilerini tamamıyla ona teslim etmelidirler. (2677)
- Meryem’e dua etmeliyiz. (2672)
- Tespih kullanarak da Meryem’e dua etmeliyiz. (1674, 2708)
Katolik Kilisesi’nin resmi görüşünü anlıyorum. Katoliklerin Aziz Sebastiyan ve Aziz Hubert veya Meryem’e dua etmediğini bunun yerine azizlerden veya Meryem’den kendileri İÇİN dua etmelerini istediklerini söylüyorlar. Her ne ise, bir aziz veya Meryem’e dua edilse de, veya dua etmesi istense de, bunun Kutsal Kitap’ta dayanağı yoktur. Lütfen bunun altını çizin. Her iki uygulamanın da Kutsal Kitap’ta dayanağı yoktur. Bu dizide ele aldığım sorun da budur: Katolik Kilisesi’nin Kutsal Kitap’a uymayan uygulamaları ve inançları. Daha önce söylediğim gibi bu dizinin amacı gerçeğin ışığını Katolikliğe çevirmektir. Vardığım sonuçlarla fikir birliğinde olmayabilirsiniz fakat Katolik Kilisesi’yle ilgili ele alınması gereken bazı ciddi doktrin konuları olduğuna inanıyorum. Bu soruları ele alırken bazı Katoliklerin yorumlarımdan ötürü güceneceklerini veya şok olacaklarını biliyorum. Bunun en azından iki nedeni var.
(1) Sıradan bir Katolik, eleştirel düşünceye alışık değildir. ‘Eleştirel düşünce’ derken ne demek istiyorum? ‘Eleştirel’ sözcüğünün çağımızda kullanımı belli bir yere kadar olumsuz bir çağrışıma sahiptir fakat burada ben bu anlamda kullanmıyorum. Eleştirel bir şekilde düşünmek olumsuz bir şekilde düşünmek demek değildir.
Eleştirel bir şekilde düşünen insan, doğru sorular sorabilir, ilgili bilgileri toplar ve bunları etkili bir şekilde sınıflandırabilir. Sonra bu bilgiden mantıklı bir şekilde akıl yürüterek sağlam ve güvenilir sonuçlara varabilir. Bu şekilde düşünen herkes eleştirel bir şekilde düşünür.
Eleştirel düşünme, hem düşünmeyi istemeyi hem de düşünebilmeyi gerektirir. Fakat Katoliklerden Papa’ya ‘sorgusuz’ bir şekilde itaat etmeleri beklenir. (Katolik Kilisesi Katekizmi, 892, 2037 ve 2050 paragrafları.) “İrade ve akıl sadık bir şekilde [ona] itaat etmelidir.” (İkinci Vatikan Konsülü, Kilise Hakkında Dogmatik Oluşum, no. 25)
(2) Sıradan bir Katolik inancı hakkında Kutsal Kitap’a bağlı bir karşılık duymamıştır. Katoliklik, temelde insanlara Tanrı’ya kendi doğruluk ve iyi işleri aracılığıyla yaklaşmayı öğretir. Bu duruş, Kutsal Kitap’la doğrudan çelişir. Benimle değil, Kutsal Kitap’la. Benim kişisel olarak neye inandığım önemli değildir. Her birimizin yapması gereken inandıklarımızı Kutsal Yazılar ışığında karşılaştırmaktır. İşte bu dizide bunu yapıyoruz. Herhangi bir şekilde Katolik Kilisesi’ndeki kişileri eleştirmiyorum. Nasıl eleştirebilirim? Sevdiklerimin çoğu Katolik ve onları gerçekten çok seviyorum! Benim tek yaptığım, Kutsal Yazılar ışığında Katolik öğretişleri hakkında yorum yapmak.
Yine, Meryem’i örnek olarak kullanırsak, Kutsal Kitap hiçbir yerde İsa’ya iman edenlere Tanrı dışında başka birine dua etmeyi öğretmiyor. Kutsal Kitap hiçbir yerde, imanlıları cennetteki kişilerin dualarını istemeye teşvik etmiyor ya da böyle bir konudan söz etmiyor.
Tanrı, lütuf tahtında oturuyor
O halde neden birçok Katolik Meryem’e ve azizlere dua ediyor veya onların dualarını istiyorlar? Katolikler Meryem’i ve azizleri Tanrı huzurunda sürekli dua eden yalvarışçılar olarak görüyorlar. Cennete alınmış bir azizin Tanrı’ya bizden daha ‘doğrudan’ erişebildiğine inanıyorlar. Bu nedenle, bir aziz Tanrı’ya dua ettiğinde, bizim Tanrı’ya doğrudan dua etmemizden daha etkin olabilir diye düşünüyorlar. Bu kavram, açıkça Kutsal Kitap’a aykırıdır. Katolik Kilisesi’nin öğretişlerini izleyerek Katolikler’in Kutsal Kitap’ta Tanrı’nın kendileri için verdiği ruhsal bereketleri kaçırdıklarını düşünmek gerçekten son derece üzücüdür. Bakın Tanrı dünyada ne yapabileceğimizi söylüyor. “Onun için Tanrı'nın lütuf tahtına cesaretle yaklaşalım; öyle ki, yardım gereksindiğimizde merhamet görelim ve lütuf bulalım.” (İbraniler 4:16)
Tanrı bu ayette bizleri dua zamanımızda azizler ve Meryem’e ihtiyacımız olduğu konusunda bilgilendirdi mi? Dünyada bir ihtiyaç ortaya çıktığında kime gitmeliyiz? Tanrı’nın lütuf tahtına! Ne kadar güzel bir icat! Taht, egemenin oturduğu yerdir ve cennette tahtında oturan Tanrı, tüm lütfun Tanrısı olduğunu bildirmiştir! Merhamet ve bağışlama dağıtmak için hazırdır ve bunu arzulamaktadır. Tanrı’nın merhametli olduğundan emin olduğumuz için cesaretle yaklaşıp bağışlanmayı isteyebiliriz.
Lütuf tahtından ötürü sevinin! Bugün Tanrı adalet tahtında otursaydı ne kadar umutsuz bir yaşam sürdürüyor olurduk. Öyle olsaydı, aramızdan kim çaresizlik ve ümitsizliğe kapılmazdı ki? Ne var ki, Tanrı, lütuf tahtında oturuyor. Bu Tanrı sizi lütuf tahtına davet ediyor, tıpkı sizi cennete davet ettiği gibi! Her iki yolculuğu da hak ettiğinizi düşünmeyin. Cennete gitme hakkını kazanamazsınız, her lütfun Tanrısı tahtta otururken bu mümkün değildir.
“İman yoluyla, lütufla kurtuldunuz. Bu sizin başarınız değil, Tanrı'nın armağanıdır. Kimsenin övünmemesi için iyi işlerin ödülü değildir.” (Efesliler 2:8-9)