Hiçbir din önderine ‘Peder’ denmemelidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca’da ‘Padre’ deniyor ve bu sözcüğün kökeni, ‘baba’ anlamına da gelen Latince ‘pater’ kelimesine kadar uzanabilir. İsa neden bu konuda bu kadar ısrar etti? İsa’nın dünya çapında ve her çağda bina ettiği imanlılar topluluğu, Kurtarıcısı ve Rab’bi tarafından belirlenen bu ilkeyi izler:
“Aranızda en üstün olan, ötekilerin hizmetkarı olsun.” (Matta 23:11)
İsa’nınki gibi bir kilisede saygı, güven ve onur konumlarına ilerleyenler, hizmetkarlardır. Bu, İsa’nın dönemindeki din yetkilileriyle keskin bir karşıtlık içerir. Yahudi din önderleri, altlarında bulunan kişilerin kendilerine boyun eğmesi için yetkiyi kullandılar. Böyle yaparak, insanlara, Musa’nın Yasası’nı 365 yasak ve 250 buyruk olarak yasalaştırdıkları kurnaz bir sistemi izlemelerini buyurdular. Yaptıkları, Katolikler için buyruk ve bağlayıcı kuralları ekleyen Katolik Kilisesi’nin yaptıklarından çok farklı değildir. Bunun etkisi, kuşku duymayan Katolikler’in üzerine kimsenin taşıyamayacağı bir yük koymak oldu. Ayrıca, din önderleri insanların yüklerini hafifletmek için hiçbir şey yapmadılar. İnsanlara hizmet etmek öncelik listelerinin sonunda yer alıyordu. Nitekim, hiçbir zaman listeye girmedi.
Din önderleri hizmetkar olarak hizmet etmemekle kalmadılar, insanlar kuralların altında ezilirken kendi düzenlemelerinin tuzağına düşürmek için yeni yollar keşfetmeye çalıştılar! Sıradan insanlar kaç katın altında gömülmüşlerdi. Sokaktaki insan, 615 kuralın herhangi birine uymaması nedeniyle hesap vermek zorunda kalabilirdi!
İsa’nın alçakgönüllülüğü Yahudi ‘kurumunun’ günahkarlığıyla çok çarpıcı bir tezat oluşturuyor. Yahudi din yetkilileri sahne ışıkları altında yücelirken İsa yaşamını insanlık için verdi. Onlar sadece konumlarının kendilerine sağladığı övgü ve dalkavukluk için yaşadılar. İsa ise sizin ve benim için ölmek üzere geldi.
“İsa onları yanına çağırıp şöyle dedi: "Bilirsiniz ki, ulusların önderleri sayılanlar, onlara egemen kesilir, ileri gelenleri de onlara ağırlıklarını hissettirirler. Sizin aranızda böyle olmayacak. Aranızda büyük olmak isteyen, ötekilerin hizmetkarı olsun. Aranızda birinci olmak isteyen, hepinizin kulu olsun. Çünkü İnsanoğlu bile hizmet edilmeye değil, hizmet etmeye ve canını birçokları için fidye olarak vermeye geldi.” (Markos 10:42-45)
Kişisel olarak ben, İsa’nın gelecek olan din sistemleri ve hiyerarşik yapıların farkında olduğuna inanıyorum. Tanrı’ya itaatsizlik etme eğilimimizin farkındadır. Alt üst ilişkisine sahip din adamları yapısı Tanrı’nın dinle ilgili yönetim düşüncesinin üzerinde midir? Bu gibi yapılar O’nun işi değildir! İncil’i okuduğunuzda Tanrı’nın kilisesi için tasarısının İncil’in vaaz edildiği her yerde küçük sayılarda toplanması olduğunu görürsünüz. Bu toplantılarda, kendilerini yücelten tavırların ve efendilik içeren yönetim yapılarının yeri yoktur. Lütfen beni yanlış anlamayın. Öncelikle İsa’nın karşı karşıya geldiği türde din önderlerini kast ediyorum. Katolik rahiplerin ve papanın alçakgönüllü ve içten olmadıklarını söylemiyorum. Yine de, Hıristiyan Kilisesi’nin yaşayan ve dirilmiş başı, bir araya gelmelerinde özel ünvanlara sahip, özel giysiler giyen ve kilisenin en önemli yerlerinde oturmayı talep eden seçkin bir yönetimi kabul etmez. İncil’de kilise önderliği konusunda Tanrı’nın tasarısını kabul edenler bu gibi gösterileri reddederler!
“İsa onlara, "Ulusların kralları, kendi uluslarına egemen kesilirler. İleri gelenleri de kendilerine iyiliksever unvanını yakıştırırlar" dedi. "Ama siz böyle olmayacaksınız. Aranızda en büyük olan, en küçük gibi olsun; yöneten, hizmet eden gibi olsun."” (Luka 22:25-26)
Katolikler elverişli bir şekilde, kimseye ‘baba’ dememekle ilgili bu ayetin rahipler için gerçerli olmadığını söylerler. Kilise üyelerinin sadece Katolik Kilisesi’nin önderi için bu ünvanı kullanırken sadece saygı gösterdiklerini söylerler. Bu doğru değildir. Öncelikle, ruhsal ünvanlar olmadan da, özellikle de İsa’nın kendisinin yasakladıkları olmadan da liderlerimize saygı gösterebiliriz! İsa Mesih’e saygı göstermek ve O’na itaat etmek çok daha iyi değil midir?
Her durumda Katolik Kilisesi’nin söyledikleri doğru değildir. Eğer Katolik kilise üyesinin sonsuz kaderiyle ilgili işlemlere yerel rahibin katılımını anlarsanız, bu ünvan arkasında sadece saygı dışında başka bir şey olduğunu da anlarsınız. Rahip, Katolik Kilisesi’nde, başka herhangi bir mezhepte olmadığı kadar bir ‘güç figürü’dür. Ancak sapkın tarikatların liderleri, Katoliklik’te rahiplerin sahip olduğu otoriter konumla rekabet etmeye yaklaşabilirler. Bu sapkın tarikatlarda olduğu gibi Katoliklik ve tüm yapısı, rahipler olmasa çökerdi!
Kilise üyelerinin kendilerine ‘Peder’ diye hitap etmesini gerekli görmekle ilgili olarak, az sayıda rahip artık kendilerine bu şekilde hitap edilmesini gerekli görmemektedir. Fakat bunlar, kuraldan çok istisnadır. Vatikan bu uygulamayı onaylamaz. Katolik Kilisesi’nin inançlarını temsil etmez ama Katolikliğin kenarında yer alır. Bununla birlikte Katolikliğin çekirdeği değişmez, Katolikler’in iyi eğitimli olduğu daha modern topluluklarda bile. Rahibin yine de kilise üyesine yapmaları gereken erdem kazandıran iyi işlerin neler olduğunu belirleme yetkisi vardır. Katoliklerin günahlarını rahiplere itiraf etmesi şarttır ama bu yeterli değildir. ‘Günahkar günahları için düzeltme yaparak tam olarak ruhsal sağlığını kazanmalıdır. Günahkarın kefaret etmesi gerekir.’ (Katolik Kilisesi Katekizmi, paragraf 1459). Dinle ilgili inançlarına göre bu iyi işler insanın sonsuz kaderini belirleyebilir. Bu, Kutsal Yazılar’ın öğretişiyle çelişir fakat bu onların dininin bir parçasıdır. Kutsal Yazılar’ın bu kısmında anlaşılması bu kadar zor olan nedir?
“İman yoluyla, lütufla kurtuldunuz. Bu sizin başarınız değil, Tanrı'nın armağanıdır. Kimsenin övünmemesi için iyi işlerin ödülü değildir.” (Efesliler 2:8-9)