Katolikler’in ‘Sola Scriptura’ya karşı ileri sürdükleri temel sav, Kutsal Kitap’ın bunu açıkça öğretmemesidir. Katolikler diyor ki, ‘Kutsal Kitap hiçbir yerde iman ve uygulama için tek yetkili rehber olduğunu öğretmiyor.’ İddiaları hakkında doğru olan Tanrı’nın Kutsal Kitap’ın yeterliliğini anlatmak için tam olarak ‘tek’ kelimesini kullanmayı seçmemesidir. Fakat eğer aşağıdaki ayet doğruysa, Kutsal Kitap’tan başka neye ihtiyacımız olduğunu siz söyleyin bana. Başka neye gerek var?
“Kendi yüceliği ve erdemiyle bizi çağıranın tanrısal gücü, kendisini tanımamız sonucunda yaşamamız ve Tanrı yolunda yürümemiz için gereken her şeyi bize verdi.” (2.Petrus 1:3)
Lütfen burada yüklemin zamanına dikkat edin. ‘Bize verilecek’ demiyor. ‘Papalar yeterince yazdığında, dinle ilgili konsüller yeterince açıklama yaptığında ve Meryem bizler için dua etmeye başladığında bize verilecek’ demiyor. Aksine, bizleri İsa Mesih’e iman etmeye çağıranın Tanrı’yı hoşnut edecek bir yaşam sürdürmemiz için gereken her şeyi çoktan verdiğini söylüyor.
Daha önce ele aldığımız ayetler hakkında yorum yapan bir Katolik’le konuştuğumu hatırlıyorum. “Kutsal Yazılar'ın tümü Tanrı esinlemesidir ve öğretmek, azarlamak, yola getirmek, doğruluk konusunda eğitmek için yararlıdır. Bunlar sayesinde Tanrı adamı her iyi iş için donatılmış olarak yetkin olur.” (2.Timoteos 3:16-17). Şöyle dedi, ‘Kutsal Kitap’ın sözünü ettiği kişi her türlü iyi iş için donatılmış olabilir fakat bu Tanrı’dan gelen bu sağlayışı doğru bir şekilde kullanmayı biliyor demek değildir. Hıristiyan yaşamını doğru düzgün bir şekilde nasıl yaşayabileceğini bilmek için Katolik Kilisesi’nin ek öğretişleri ve geleneklerine ihtiyacımız var.’
Ne zaman bir köpek tarafından ısırılsam dua edebileceğim Aziz Hubert gibi birine ihtiyacım olup olmadığını siz bana söyleyin! Ya da boğazım ağrıyorsa, Aziz Blase! Beni yanlış anlamayın. Katolik inancının saygı duyulan tarihsel kişileri hakkında saygısızca konuşmak istemiyorum. Sadece çok önemli bir noktaya parmak basmak istiyorum. Tanrı’nın normal olarak vermeyi istemeyeceği şeyi alabilmek için Meryem’in benim adıma yalvarışta bulunmasına mı ihtiyacım var? Tanrı bizlere Meryem’in ilgisi veya Aziz Blase’nin yalvarışından çok daha büyük bir şey vaat etti. Tanrı bizlere ölçüsü olmayan kendi iyiliğini vaat etti! “Tanrı'nın, kendisini sevenlerle, amacı uyarınca çağrılmış olanlarla birlikte her durumda iyilik için etkin olduğunu biliriz. Tanrı önceden belirlediği kişileri çağırdı, çağırdıklarını akladı ve akladıklarını yüceltti. Öyleyse buna ne diyelim? Tanrı bizden yanaysa, kim bize karşı olabilir? Öz Oğlu'nu bile esirgemeyip O'nu hepimiz için ölüme teslim eden Tanrı, O'nunla birlikte bize her şeyi bağışlamayacak mı?” (Romalılar 8:28, 30-32)
2000 yılında William Walsh adında Amerikalı bir bilimadamı, ünlü besteci Ludvig Van Beethoven’ın bedeninden alınmış bir saç telini inceledi. Saç tellerini incelediğinde Dr. Walsh, Beethoven’ın vücudunda normal kurşun miktarının 100 katının bulunduğunu keşfetti. Beethoven’ın 57 yaşında zamansız ölümünün kurşun zehirlenmesi sonucu olduğu sonucuna vardı.
İlginç olan Beethoven’ın kurşun zehirlenmesinin rahatlamak için gittiği mineral kaplıcasından kaynaklandığı bağlantısının kurulmasıydı. Düşünün. Kendisine rahatlama ve ferahlatma getirdiğine inandığı şey aslında onu zehirliyordu. İşte Katolik dininin başına gelen de tam olarak budur. Katolik Kilisesi papaları ve gözetmenleri öğretişleriyle Kutsal Yazılar’ı yozlaştırdıkça onları izleyenler de ruhsal olarak o kadar zehirlendiler. Roma Kilisesi tarafından aydınlatıldıklarını düşünürken yavaş yavaş ruhsal olarak öldüler. Maalesef, Katolikler’in Tanrı’nın memnuniyetini kazandırdığını düşündükleri şey aslında onlara zarar verir. Burada mesele samimiyet değil, güvendir. Yanlış yönlendirildikleri için bilmeden yanlış olana güveniyorlar.
İki Japon son yıllarda Amerika’ya taşındılar. İşyerinde tanıştılar ve bir süre arkadaşlık ettikten sonra evlenmeye karar verdiler. Batılı gelenekleri pek iyi bilmemelerine karşın Amerikan tarzı düğünleri oldukça iyi geçti. Belli bir noktaya kadar. Kilise önderi onları ‘karı’ ve ‘koca’ ilan ettikten sonra çifti birbirini öpmeye davet etti. Ama hiçbir şey olmadı. Şaşıran kilise önderi geline döndü ve ‘Küçük bir öpücüğe ne dersin?’ diye sordu. Gelin kocasını öpmesini söylediğini anlamadı. Gücendirmek istemediği için utangaç bir şekilde eğildi ve kilise önderini öptü! Katolik Kilisesi’nin başına gelen de budur. Artık Katolikler kimi kucaklayacaklarını bilmiyorlar. Kime güvenebilirler? Papaya mı, rahiplerine mi, İsa’ya mı yoksa Meryem’e mi? Kutsal Kitap veya Katolik Kilisesi’nin gelenekleri ve resmi öğretişlerine mi?
Sevgili dostum, işte alabileceğiniz en iyi tavsiyelerden biri. Kutsal Kitap’ın Tanrısı’nı tanıyın. Sonsuzlukta nihai olarak nereye gideceğiniz konusunda kaygılar da dahil olmak üzere her türlü kaygınızdan sizi özgür kılmak istiyor. “Bütün kaygılarınızı O'na yükleyin, çünkü O sizi kayırır.” (1.Petrus 5:7). "Tanrım da her ihtiyacınızı kendi zenginliğiyle Mesih İsa'da görkemli bir biçimde karşılayacaktır." (Filipililer 4:19).
Cennete gidip gitmeyeceğinizi biliyor musunuz?
Bazı kişiler tüm dinlerin Tanrı’ya götürdüğünü söylüyorlar. Bunu söylerken amaçları hem başka inançlara karşı hoşgörülerini göstermek hem de kendi inançlarının kendilerini nihai olarak Tanrı’ya götüreceği konusunda kendilerini pekiştirmektir. Maalesef birçok insan bunu başka dinlerin öğretişleri konusunda ki bilgisizliklerinden ötürü söylerler. Dünyamızdaki dinlerin birbirleriyle nasıl çeliştiğinin farkında değiller. Mantık yasası, iki din birbiriyle çelişen iddialarda buluduğunda her ikisinin de doğru olamayacağını söyler. Her ikisi de yanlış olabilir, ama sadece bir tanesi doğru olabilir.