headerLogo2b-18pt-myriadpro

İncil Güvenilir mi?

32 conversation47 45 textİncil’de İsa’nın yaşamı, ölümü, gömülmesi ve dirilişi hakkındaki anlatılar sıra dışı ve mucizevî anlatılardır. Bunlar gerçekten olmamış olaylar olsaydı, insanların bunu fark edeceklerini ve yazılar halk arasında ilk olarak dolaşmaya başladığı zaman bunları karalayacak olmalarını varsaymak mümkündür. Ne de olsa, Müjde anlatılarını karalamakta çıkarları olan güçlü çağdaş güçler vardı, örneğin, Roma ve Yahudi yetkilileri. Müjde anlatılarını karalayabilecek olsalar da, bunu mutlaka yaparlardı. Örneğin, İsa gömüldükten sonra, Yahudi din önderleri Roma Valisi Pilatus’tan, İsa’nın bedenini gömebilecekleri güvenli bir mezar yeri istediler. İsa’nın dirilişi efsanesi yayılmasın diye, İsa’nın gömülü olduğu mezarın başında durmak üzere görevlendirilen Romalı askerler İsa’nın bedenini gösterebilirlerdi. Öyle yapmadılar. Yapamadılar. Neden? Meleğin söylediği gibi, “O burada yok; söylemiş olduğu gibi dirildi.”

“Ertesi gün başkâhinlerle Ferisiler Pilatus'un önünde toplanarak, "Efendimiz" dediler, "O aldatıcının, daha yaşarken, 'Ben öldükten üç gün sonra dirileceğim' dediğini hatırlıyoruz. Onun için buyruk ver de üçüncü güne dek mezarı güvenlik altına alsınlar. Yoksa öğrencileri gelir, cesedini çalar ve halka, 'Ölümden dirildi' derler. Son aldatmaca ilkinden beter olur."

Pilatus onlara, "Yanınıza asker alın, gidip mezarı dilediğiniz gibi güvenlik altına alın" dedi. Onlar da askerlerle birlikte gittiler, taşı mühürleyip mezarı güvenlik altına aldılar.

Şabat Günü'nü izleyen haftanın ilk günü, tan yeri ağarırken, Mecdelli Meryem ile öbür Meryem mezarı görmeye gittiler. Ansızın büyük bir deprem oldu. Rab'bin bir meleği gökten indi ve mezara gidip taşı bir yana yuvarlayarak üzerine oturdu. Görünüşü şimşek gibi, giysileri ise kar gibi bembeyazdı.

33 image4759 resurrection body 45Nöbetçiler korkudan titremeye başladılar, sonra ölü gibi yere yıkıldılar. Melek kadınlara şöyle seslendi: "Korkmayın! Çarmıha gerilen İsa'yı aradığınızı biliyorum. O burada yok; söylemiş olduğu gibi dirildi. Gelin, O'nun yattığı yeri görün. Çabuk gidin, öğrencilerine şöyle deyin: 'İsa ölümden dirildi. Sizden önce Celile'ye gidiyor, kendisini orada göreceksiniz.' İşte ben size söylemiş bulunuyorum."

Kadınlar korku ve büyük sevinç içinde hemen mezardan uzaklaştılar; koşarak İsa'nın öğrencilerine haber vermeye gittiler.” (Matta 27:62-66, 28:1-8)

İsa’yı ilk dönemde izleyenlerin vaazlarının güçlü noktalarından biri dinleyicilerinin bilgilerine güvenle başvurmuş olmalarıdır. Sadece, “O'nun görkemini gözlerimizle gördük” demekle kalmadılar, büyük bir inanmayan Yahudi kalabalığına “Ey İsrailliler, şu sözleri dinleyin: Bildiğiniz gibi Nasıralı İsa, Tanrı'nın, kendisi aracılığıyla aranızda yaptığı mucizeler, harikalar ve belirtilerle kimliği kanıtlanmış bir kişidir.” (Elçilerin İşleri 2:22) dediler. Yahudi halkı da – sadece İsa’ya inananlar değil – İsa’nın mucizelerinin görgü tanıklarıydı. Bunları çürütmek için yapabilecekleri veya söyleyebilecekleri hiçbir şey yoktu. İsa’nın ölümü, gömülmesi ve dirilişi anlatısı bütün mucizeler arasında en muhteşem mucizeydi. 

2) İlk dönem Hıristiyan kilisesi neden izlemesi bu kadar zor bir inanç yaratsın? Kendileri için durumu kesinlikle daha kolaylaştırabilirlerdi, örneğin, Roma İmparatoru’na kurban kesmeye izin vererek veya zor bölümleri anlaşılması daha kolay hale getirerek!

3) Güçlü sözlü gelenek, uydurmaya karşı koruma sağlar. İlk olarak, İsa’yla ilgili anlatıların hayali olduğu savı pek çok spekülasyon içerir. Elimizdeki kanıtları çürütmeleri gerekir ki, bu da çürütülmesi gereken çok fazla kanıt var demektir! Güçlü sözlü gelenek bu tür uydurmalara karşı belgeyi korur ve kilisenin güçlü bir sözlü geleneği vardı. İsa’nın sözlerinin bir yerlerde yazılı olduğu muhtemel olasılığını da göz önünde bulundurursak, daha bile güçlüdür. İnsan nasıl İsa’nın yeni sözlerini yaratıp bunlara inanılmasını sağlayabilir ki? Bu mümkün değildi. İsa’nın söylediklerine uymayan herhangi bir şey anında reddedilirdi.

34 image10206 prison sentence wages xxx 454) Müjde’deki olaylar, birilerinin değişiklik yapmasına olanak vermeyecek kadar iyi biliniyordu. Örneğin, II. Dünya Savaşı’nın yirmi veya otuz yıl sonrasında ne kadar kolayca hatırlandığını düşünün. Biri, o günlerle ilgili ciddi bir biçimde çarpıtılmış bilgiler verecek olsa, kimse buna inanmazdı. Ayrıca, Nelson Mandela’nın serbest bırakılmasını hatırlayın. Hapisten çıkmasından otuz yıl sonra, çok satan bir kitabın Nelson Mandela’nın aslında hapisten hiç çıkmadığını, serbest bırakılmadan önce hücresinde öldüğüyle ilgili tutarlı bir sunuş yaptığını düşünün. Çoğumuz kendisini kişisel olarak tanımasak da, kesinlikle karşı çıkanlara katılırdık. 

5) İlk dönem Hıristiyanlar, Hıristiyanlığın %100 doğru olmadığını bilerek, yaşamlarını sürdüremezlerdi. Böyle bir uydurma, kabul edilmek bir yana, İsa’yı izleyenleri bu ‘yeni’ Müjde’yi kabul edip aynı zamanda Akdeniz dünyasında Müjde’yi duyurarak hayatlarını tehlikeye atma konusunda nasıl motive edebilirdi? Yalan her zaman bencilce bir fayda sağlamak için söylenir. İsa’nın birinci yüzyıldaki takipçileri, Efendileri’nin beden almış Tanrı olduğunu iddia etmenin bir yararını görmediler. Dışlandılar, damgalandılar, eleştirildiler, reddedildiler, zulüm gördüler ve birçoğu şehit edildi. Onlardan nefret edildi, hor görüldüler, hapse atıldılar, çarmıha gerildiler, canlı canlı kaynar kazanlara atıldılar, başları kesildi, bağırsakları dışarı çıkarıldı ve bir ara aslanlara atıldılar. İnandıklarının ve vaaz ettiklerinin bir yalan olduğunu bildikleri halde bu şeylere katlanırlar mıydı? Sanmıyorum.

İsa’yı izleyenlerin baskı ve zulüm altında çözülmemelerini nasıl açıklayabiliriz? İsa hakkında anlatılarının bir uydurmadan ibaret olduğunu neden kabul etmediler? Çünkü vaaz ettikleri bildiri gerçekti. Öğrencilerin karakteri, onların böylesi bir komplonun bir parçası olmayacaklarına işaret ediyor. Bu dürüst, basit kadınlar ve erkekler arasında karşıt görüşlü kimse yoktu. Sinsi, gizlice işbirliği yapan yalancılar değillerdi. Sözleri ve yaptıkları samimiyetlerini kanıtladı. İnandıkları uğruna öldüler ve hiçbir şey şehit olmak kadar samimiyeti kanıtlayamaz!